18 Eylül 2009 Cuma

Takıntı


...Sözlerine takılıyorum

beni sevdiğini söylüyorsun.
bitiyor bütün takıntılarım.

gözlerine takılıyorum...

17 Eylül 2009 Perşembe

Başlarken


Aslında
çoktan başlamıştı herşey...

o yüzden
burdan başlamasının bir anlamı yok kelimelerimin.

ben kayıp bir şehirde
mahsur kalmış yolcu gibiyim.
o yüzden sessizdir çığlığım
duymasan da hiç bitip, tükenmez kelimelerim.

28 Nisan 2009 Salı

Ay Hikayeleri XIV




nasıl büyüdü çocuklar
ağlamakla başlamıştık hayata
korkusuna dayandık ayrılığın
sevda dağlarındaki kör yangınlarda
koca bir ormanı tüketen bu kötü adam
yüzlerce fidanı yetiştirip gönlünde
yine dağlara taşlara dikmeye çıktı
yeniden yeşillensin diye yeryüzü


hiç yüksek tepelerde
çamların altına oturdun mu
rüzgar sana yedi kat ötelerden
güzel çiçek kokuları getirir
ayakta rüzgarın sertliğini hissedersin
ama oturduğunda ılımandır durgundur
ve adınla çarpan bu yürek, sana vurgundur


baharı yaşamak güzeldir
devrilmemiş çamların gölgesinde
çiğdemleri görürsün yeryüzünde
ümitle çıkarlar toprağın bağrından
tıpkı kardelenler gibi
yaşama sevinci dolar yüreğine

ve dağlara çıkıp haykırmak istersin
-umudum, umudum, umudum
-ben dört yapraklı yoncayı buldum


sevmek ne güzel şeydir sevgili
ötelerden hissedebilmek
yüreğinin kıpırtısına ortak bir yüreğin
sesini duymak kulaklarında
bir ırmağın gürültüsünden haberdar olmak
ve o ırmak sevda dağlarından doğar
mutluluk denizine dökülür


saçlarını rüzgara vermiş bir deniz kızının
kopup gelen bir tel saçında
mutluluğu düşleyebilmek
uzanıp dokunabilmek ellerine
gecenin sessizliğinde


çölün kimsesizliğinde dizlerine uzanıp
gökyüzünde yıldızları sayabilmek
elini tutup göğe yükselebilmek
ipek kanatlı bir kelebeğin
ipeksi elleriyle


Samanyolu'nda bir yolculuk
geceye sevi dolu bir selam verip
gündüze tebessümle uyanabilmek
-günaydın biriciğim


çocukça paylaştık bir hayali
bir rüyayı gerçek kıldık
ve bir sevgi oyunu oynuyoruz
uzak diyebileceğin kadar uzak
yakın diyebileceğin kadar yakın
neden rüzgarı sevdiğimi anla
ve neden dalgaları yaşadığımızı
durgun sularda


dağların doruklarında yetişmiş
nadide çiçekleri sana sunabilsem
gökten adı adın olan bir yıldızı
avuçlarımda pencerene getirebilsem
günaydın diye camına her sabah
konan ürkek bir çift kanat olabilsem

gözlerinde kaybolup
avuçlarından bir yudum su ile
ben sende kendimi bulabilsem
keşke her yeni gün senle doğup
keşke her gün kollarında olabilsem

AY HİKAYELERİ - XXIII




bir selam verdim
aynalara gülümseyip
yüreğinde
hissedebildi mi

beklediğimi
çağırdığımı
sesimi duyabildi mi kulaklarında
ulaşabildi mi
fısıldamak istediklerim

gel derim
ki dileğim
gelirsin de
kaçar gideriz kırlara.
bak
güneş ısıttı toprağı
çiçekler isyan edip
başkaldırdılar
bayrak açtı yürekleri
evrenin

gelirdin de
dağların tepelerinde birlikte
haykırırdık
hani yankı yapar ya
ben sana seslenirdim yüreğimle
yankısını duy diye yüreğinde

ve arada bir soluklanırdım
nefesim tükense de
senden gelen sesin
yankısı duyulana dek yüreğimde
çığlık çığlığa haykırırdım adını
bulutlara bakardık birlikte
gökyüzünde
sonra uzatıp ellerimi
ellerinden tutardım ve kanatlanırdık
tepeden bakar küçümserdik
insanları

kar beyaz bir buluttan
bir başkasına
atlardık
ve minik şimsekler bırakırdık
ardımızda

ürkütmezdi varlığımız hiç kimseyi
ve bir yağmur damlası olup
birlikte yağardık
bir çiçek bahçesine el ele
yapraklarından süzülürdük
bir gonca gülün yüreğine
o gülde gül gibi olurduk
birlikte hayat verir büyütürdük

ve güpegündüz bir rüyayı paylaşırdık
tüm sevecenliğiyle

biz diyebilir miydik kim bilir
adı sevgi çiçeği mi olurdu
o gülün dost yüreğimi
adını söylemek istemezdik belki de

belki de adı hiç olmazdı
rüyadaki bu masalın
adsız birer kahramanı olurduk belki de
sonra
ipeksi bir elin
işaret parmağı uzanırdı
ve ben susardım
aslında hep susardım.

mühürlenirdi kelimeler
tutuklu kalırdım kendi bedenimde
ve gözlerimi yumardım
sadece beklerdim
beklerdim

pamuk prens değildim ama
rüyadan uyanmak için değil
uykudan bir sevince uyanabilmek
için
beklerdim
bir hayalim olsun isterdim
uzanıp dizlerinde gece karanlığında
kimsesiz bir gecenin yalnızlığında
yıldızları seyredebilmeyi
ve şarkılardan fal tutar gibi
bu yıldız senin
o yıldız benim
sayardık belki de sabaha kadar

kollarımız iki yandan kuşatır geceyi
kucak, kucak toplardık yıldızları
bir ucundan sen alır gelirdin
dünyanın
öteki ucundan ben toplardım onları
bir samanyolunda kavusurdu
bizler gibi onlarda birbirlerine
ellerimizle.
bir düş bu
bir hayal
gözlerimi yumuyorum

uyanmak mı
bir gün evet
ben uyandığımda
daha güzel bir dünyaya
doğabilmek istiyorum

hayalse hayal
masalsa masal
bir tek bunu biliyorum...
seviyorum...

16 Nisan 2009 Perşembe

AY HİKAYELERİ - XX, XXI ve XXII




XX
yaralı martı
kanadına merhem olsam
solgun güneş
yüreğine ateş olsam
yansan,
yansam,
yakılsam


XXI

gel bir tanesi
bak gözlerimin içine
kendini
göremediğin gün
o gözler kapanmış demektir


XXII

gidiyorum.
yüreğim ellerimde
yetim çocuklar gibi
onu kapına bırakıyorum
iyi bak ona
sensiz belki ama
ben yüreksiz yaşayamam.

6 Nisan 2009 Pazartesi

AY HİKAYELERİ - XIX




günaydın...
henüz pazartesi
yüreğimden kalkan kuşlar
başıboş, serseri
ve ürkek uçuyorlar öylesine.
ne olur sevdiğim
kelepçesini çöz de ellerimin
dallarına bülbül konsun güllerin...

hadi gel
gökkuşağının altında
yedi renkli bir dilek tutalım
ayçiçekleri bugün
söyle nereye baksın.
sular nereye aksın
ve yağmur
ölesiye nereye yağsın.

aç hadi pencereni yeni güne
rüzgar kalbimden selam getirsin
yine iliklerine...


yık şimdi duvarlarını köleliğin
ve aç perdelerini gözlerinin
bak kediler sütünü içmemiş daha
hala gözleri mahmur minik bebelerin
.
şu köşede esneyen güneşe
ne olur sevdiğim
yüreğinle
bir selam ver de, içimizi ısıtsın artık.

ve
kalem tutup şiir yazsın şairler
rüya görüp fal baksın kahinler
herkes işine, aşına koşsun sayende
günaydın' la aydınlansın günyüzü

ne olur sevdiğim
sevdaya kanat çırparken güvercinler
bir adım daha bana gel
ve yine yeniden hoş gelsin bahar...

1 Nisan 2009 Çarşamba

AY HİKAYELERİ - XVIII




bir hayalin peşinde
bir gölgenin izinde
acı meyva
kör yolculuk
gittikçe uzayan bir yol
hasret,
sen veya yağmur.
yağ yağmur.

uyku vakti, dipsiz kuyu
deli rüya
bilinmez gerçek
tatlı hayal
uzak ülke
koşuldukça koşulası bir yol
hasret,
sen veya yağmur
yağ yağmur.

içli şarkı, hüzün yeli
garip umut
çile seli.
sıcak nefes
tende buğu
tükendikçe gidilesi bir yol
hasret,
sen veya yağmur
yağ yağmur.

özlem ve bahar kokusu
çiçek, çiçek dağlar
yudum, yudum sevda
yamaçlarında koşmak
gecenin
ve kaybolmak
kollarında
bilinmez bilmecenin....

hayal, meyal
ama bilmelisin
hasret,özlem.
özlenen sensin.
sen veya yağmur
yağ yağmur..