14 Şubat 2010 Pazar

Yapma


hiç yüksekten düştün mü
ben çok düştüm
ve çok canım yandı inan

öyle oluyor işte bazen
iki kırılgan yürek
ötekine küserek
bir dalda tutunamıyor

susma kırıldığın zaman
susma ama isterim ki; dinle
ben küsmem kırıldığım zaman
sen de küsme, konuş benimle

Ömrümüz olsun


bulutlar hızla geçer
gözlerinin önünden
sıcak nefesimden kopup gelen
bir rüzgar tenini öptüğü zaman

çiçekler tomurcuktan açar
karbeyaz birer gül olur
henüz yeterince koklayamadan
hızla gün doğar ve tükenir zaman

hem zaman dursun istiyor insan
hem de hepsini yaşamayı mevsimlerin
bütün düşleri, kısa metraj olmayan
bir film şeridi gibi...

hem soluk soluğa
hem de soluksuz...




13 Şubat 2010 Cumartesi

Mesafeler


hani yetmiyor gibi mesafeler
sesli harfleri çalınmış kelimeler
dilsiz yüreklerle, konuşamıyoruz bile

oysa barış ve sevda
dağlarda yüksek sesle söylenmesi gereken
özgürlük türküleri değil miydi?
hani nerde, nerde hani?

kolay değil
insan yüreğinde yolculuk
kolay değil , uçup konabilmek bir omuza

ufacık bir rüzgarda
kırılıveren kelebek kanadıyla...

12 Şubat 2010 Cuma

Akıl


akıl başa geldiğinden
ya da baştan gittiğinden beri
böyledir türküsü buraların

kuruyan gözyaşlarımıza inat
çalar söyler, güler oynarız 
can bedenden gidene kadar...

6 Şubat 2010 Cumartesi

Ceylana 1000 Mektup - 4 -


IV

anlaşılabilir bilirim,
esen her deli rüzgar
dokunabildiğini dalgalandırmak ister
ancak neden düşüme girer bilmem

saçlarının bir telinden koskoca evren
dokunduğumda bilmem neden
kocaman bir dünyayı görürüm
bir yudum suya uzanan avuçlarımda

"esip gelen, her ılık rüzgar
neden tenimi bir öncekinden daha derin yakar"

neden titretir öpüşlerin
ve neden yangınlarda ben, üşüyüp irkilirim

yangını söndürmek için
karşı dağlarda bir ateş yakarlar
ateşe ateş eş, kardeşse eğer
neden bir dudağın ateşini bir diğeri söndürmesin

söndürmek mi yandırmak mı
bulmacamın eksik kelime ne
beni sana kandırmak mı?

kalbine güvenmişim
adımı duyar da
çığlık çığlık sever diye sevgili
kendini şair sansın denilen adam
kollarıyla kuşatır bir evreni

kolay mıdır kuşatmak bir yüreği
kör, topal kelimeden askerlerle
yüreği kuşatacak eller şefkatli
yüreği kuşatacak kollar sevgili
ve dokunacak yürek mangal gibi olmalı

mangal nasıl bir ateşin simgesi
ateş nasıl bir heyecanın alevi
ve dokunmak ateşe ellerinle
sende nasıl bir isyan türküsü

özgürlük nasıl bir eylem türü
teninde insanın
yağmur iplik iplik yağınca mı güzel
yoksa ıslanmak daha mı sağanak

deli bir çağlayan coşar bu gece
dalgalanır su dalgalanır deniz
dalgalanır da deli yürek
dolup taşacağı bendini arar

çölde kaybolmuşçasına sessiz
sesim çıksa sanki kıyamet kopacak
bir çocuk bekler tenimde ölümü
izbe ve karanlık sokaklarında hayatın

sensiz karanlık her gün,
hüznüm senime muhtaç
bir ışık
yürekli bir ışık lütfen...

3 Şubat 2010 Çarşamba

Ceylana 1000 Mektup -3-


III

sessiz, derinden
ve her solukta yenilenir hayat
biz bizim nefesimizi duyabilirsek

köprüyü mü indirmeli
nehri mi kaldırmalı
nehir dalgaları yükseklere taşır
köprülere ilk dokunuşu dalgaların
söyle bu kadar mı sarsar insanı?

gün gelir köprüler de eğilir ama
aslolan akarsuya kapılıp gitmektir
yüzme bilmesek de, teslim olabilirmektir

suya değen,
ayaklarından ötesi olmasa da
inan, köprü kanatlı bir kuş olabilir

“bir suya kapılıp gitmek istiyorum
dalların kırıldığı yerde, kanatlanan bir kuş olmak istiyorum "

"su olmalı birkaç damla
ve ince bir sızı gibi süzülmeli toprakta"

bir çocuğun minik elleriyle çizdiği
yollarda yol almak
parmak uçlarının değdiği
izleri iz bilmek

yatağım diye nehir olmak size
enginlere gidene kadar coşup
sonra sakin dökülmek bir denize

kırılan değil
yeşeren bir dal olmak
umut olmak ve ümitli olmak
yuvadan uçan minik kuşların
yüreğindeki heyecana ortak olmak

sonra yok olmak
ve yeniden var olmak
ümidvar olmak

"körebe olmak da yakışır insana
dokunarak öğrenebilmek için sana"

gölge oyunlarında
bir gözü görmekten öte
resmedersin ya hani ellerinle
sadece hatları yakalamakla
bir yüzü ezberler ya hani ellerin

ve ne der acaba dudakları bir insanın
seviyorum diyen bir çift ıslak dudağa
dokunduğunda parmak uçlarıyla
yazılabilir mi ürkek ellermin şiiri

sen parmaklarıma değen
avuçlarımın terlerken duyduğu
ve uzaklardan yakına gelen
rüzgar öpmüş çiçek dokunuşları

kokladığım bahar havası
içimde dinmeyen bir bahar özlemi
yazbahar, kışbahar, düşbahar
sen, gelsen ya, yaz...

30 Ocak 2010 Cumartesi

Ceylana 1000 Mektup - 2 -


II

susmak güzeldir
susamak da öyle
değme gitsin, anlam katar
bir de anlamı okuyabilen yazarsa
ve susan bir kalpte ateşi görecek gözleri varsa

ya körse bencileyin
gelmek ister de gelemez
dağların tepelerinden
kıvrılıp gelen bir nehir gibi

yada yağmurda
bir damlaya tutunup gelen
hani dışarı çıkıp kokladığın
serin bir nefes gibi
kimbilir

yaşam
yaşamaktır en başta
bilerek, isteyerek yaşamak
ve yaşatmak sevdayı
bildirerek, isteyerek yaşatmak

can olmak, kan olmak
ses olmak nefes olmak
yaşamak, birden bin olmak
binden biz sadece biz olmak

bir rüzgar olup sokulmak sevgiliye
bir mektupla ulaşmak kapı altından

yaşamak biraz ölmektir
biraz da öldürmek hatta
kederi kapı dışarı etmek
hüznü ve tüm kötülükleri

biraz da siyahtır yaşamak
gece kadar kara, pamuk kadar beyaz

yaşamak, almaktır
bir nefes gibi
ve vermektir yine
tıpkı bir nefes gibi

haydi
nefes al, nefes ver

gülümse aynalara
gülümse bana
insan insanın aynası
bak gözlerime
yaşayalım birkaç nefes daha.